24 Kasım 2013 Pazar

Yapayanlız odamda oturmuş düşünürken,nedense birden sana yazma isteğiyle doldum. Büyük bir ihtimalle şu an konuşacak kimsemin olmamasıyla ilgili. Yanlış anlaşılamsın evde tam 5 kişiyiz şu an. Ama kimseyle seninle konuştuğum gibi rahat konuşamıyorum. Hep işim düştüğünde geliyorum biliyorum. Ve bu konuda haklısın. Ama'lamak istemiyorum. Haklısın.

Kendimi inanılmaz derecede mutsuz hissediyorum. Halbuki benim bir diğer adım polyanna'ydı. Kötü birşey yaptım. Yine.. Ve kendimi affedemiyorum. İnsan öldürmüş kadar kötü hissediyorum blog. Böyle zamanda bütün acılarım tek bir pota altında eritiliyor ve bana kaşık kaşık yediriliyor gibi. Attığım yalanlar geliyor gözümün önüne. Sonra babamın ölümü. Sıvı gümüş içmiş gibi içimi eritiyor bu şey.Sanki kalbimi bıçaklıyorlar.

Ne yapmalıyım? Ne yapacağımı bilmiyorum. Kimseye soramıyorum. Ölüyorum. Yavaş yavaş ölüyorum. İçimde iyi güzel ne varsa yok oluyor.




30 Mayıs 2012 Çarşamba

Dön baba dönelim.

Döndüm. döne döne dönme hastası oldum hayatım. Dönünce işler daha bir güzelleşiyor. Eski sevgililerimin hepsine tekmeyi koydum. Temcid pilavı işine döndü aşk hayatım amk. Herkes kendince bir şeyler yapmaya çalışıyordu. Bense yollarda gördüğüm çocuklara aşık olabilecek kadar baymış durumdaydım. Siktir ettim hayatı. İnanın bana böyle daha güzel dünya. Artık kendi cümlelerime kendi noktamı koyuyorum.


One Republic dinliyor musunuz? Ben bayılıyorum. her şarkısında ayrı bir hikaye,ayı bir yaşanmışlık buluyorum. 
Mesela good life.Aşk hayatı çıkmazda olan bir kızın hikayesi geliyor hemen aklıma.
Marchin on. ergenlikten gençliğe geçen bir çocuğun hikayesi. 
All the right moves. 1200'lerin fransası vampirler,cadılar,şovalye ve asiller. güzel leydiler.yakışıklı beyler. gözünü kapat. evet sen. İnan bana sende bu şarkılarda o kadar çok hikaye bulabilirsin. 


Ve solisti inanılmaz yetenekli. Özel hayatları beni ilgilendirmiyor. yada ne yaptıkları. Sadece şarkıları. 


Müzik o kadar güçlü bir şey ki tatlım, İnsanı yeniden doğuruyor. Saflık,güzellik,sevgi. her şey hayatına onunla tekrar giriyor. Sevecek birinin olmaması müzik sayesinde o kadar çok can yakmıyor. Birden sıfırdan doğamazsın ama seni iyileştiriyor. Daha iyi bir insan yapıyor. Büyüdükçe yaralarını kapatıyor ve bir daha açılmasına izin vermiyor. Belkide Lokman hekimin bulduğu ölümsüzlü ilacı budur. müzik ruhu öldürmüyor.Ölüdkten sonra da yaşatmak için herşeyi yapıyor. 
Hayattaki en güzel şey müzik. 
Bunun kıymetini bil.
Müziksiz bir hayat,ruhsuz bir bedene benzer. 
Kendini çok üzme şekerim.
Ben yine gelirim.

23 Ocak 2012 Pazartesi

I want to hold your hand.

Özlemişim buraları. Bu havayı, kendi blogumda eskiden yazdığım yazıları okumayı. Hiç bir işi olmasa insanın,hayatla yorucu bir maratonu olmasa, internet ortamından çıkası gelmiyor. Bu yüzden öğrenimini tamamlamamış insanlar çok şanslı. Ben mi? Ben o konuda pek şanslı tarafta değilim. Hayatımda çok büyük hatalar yaptım. O kadar büyük ki bu hatalar, hayatımın sonuna kadar ızdırap içinde yaşayacağım. Geçmişimden bir şeyler her zaman dokunacak yaralarıma sonsuza kadar acı içinde,sürekli ağlamaklı bakacak gözlerim. Bu yazı sizi kandırmasın okuyucular, "Amaan,kafasından atıyor işte" de demeyin. Bunlar oluyor bu yazarın hayatında. Geçmişin canavarları çıkıyor sürekli karşıma. İleride de böyle olacak. biliyorum. bunu kafamdan uydurmuyorum. Sadece biliyorum. Aman sayın okuyucular,siz siz olun, ben olmayın. Hata yaptığınızı düşündüğünüz anda herşeyden vazgeçin. o hatanın sonuna kadar gitmeyin. Ve nacizhane tavsiye daha; Bırakın geçmiş orada kalsın. Sakın onu değiştirmeye kalkmayın. Zamanla oynamanın ciddi sonuçları olabiliyor.
İçtenlikle.


Not: Zombi rüyaları görmeye yeniden başladım. İnsanlığın sonunu hep ben getiriyorum.

28 Eylül 2011 Çarşamba

Ben küçükken annem "Hepimiz süperstar olarak doğduk"derdi.l

Öncelikle yeni bloğuma hoşgeldiniz.Temayı bulmak biraz zor oldu ama sonunda buldum işte. 


Son zamanlarda her şeyim fevkaladenin fevkinde gidiyor. Düşlediğim her şey gerçek oluyor. Tabi biraz zorlamayla. Şunu anladım ki uğraşılmadan kazanılmış zafer zafer değildir arkadaş. Çok uzakta olmayan bir zaman diliminden sonra tüm hayallerim gerçekleşmiş olacak. Ama daha önümde uzun bir yol var. Hayalim ne mi? şimdilik bunu saklı tutuyorum.Duyan herkesin şok geçireceğine eminim. O yüzden şimdilik susuyorum.


Yaklaşık 1 aydır amcamla sürekli savaş halindeydik. Ben kendi başıma bir iş bulmak isterken, o kendi uygun gördüğü işte çalışmamı istiyor. Amcamın kötü yüzünü görmek istemezsiniz. filmlerdeki kötü adamlar gibi oluyor. Ve malesef ki eli kolu her yere uzanıyor. 1 aylık savaşımızdan o mağlup çıktı ve bana kendi uygun gördüğü bir iş ayarlayacak. evet babasızlık böyle bir şey işte. Korumakla mükellef olan bir akraban bile senin kötülüğünü isteyebiliyor. Ve seni koruyacak kimse yok. 8 yıldır çektiğim şey bu. Ticaret lisesini okumamı ailem istedi.ve şimdi de nerede çalışacağıma onlar karar vereceklerini sanıyorlar. konu ben olunca,çatışma halindeki ailem bir anlaşma imzalıyorlar yani. 


Ama sanıyorlar ki benim plan yapamayan bir beynim yok. Çok kısa bir süre sonra şok geçirecekler. Onlar kötüyse ben daha zekiyim. Ve bu beni bir nevi kamçılıyor.

Geçen Elif z. ile harika bir gün geçirdik. Çok güldüm çok eğlendim. O da benim kadar çılgın ve saçmalıklarla dolu. Eğlenmeyi özlemişim. Mutluyum. İlginç ama umut doluyum.

Ve BU BLOĞU SEVİYORUUUM!!! 

26 Eylül 2011 Pazartesi

Boşçakal.

Hadi gel unutalım şu dünyayı. Amerikanın ekonomik krizleri,yunanistanın batması,avrupanın herşeye tepeden bakması,türkiyenin gitgide daha çook daha kapanması ve islam ülkelerinin temsilci olması,Tüketim çılgınlığı,küresel ısınma,füze kalkanı projesi gibi şeyleri. 


Bırakalım hayatı kovalamayı. 
Duralım.
Soluklanalım bir deniz kenarında. 
Güneş denizimizin ufkunda batarken,yunusları seyredelim. Kafa nereye biz oraya değil,biz nereye kafada oraya olsun. Çıkaralım içimizden gereksiz organları.Taşımakta zorlandıklarımızı. 

Sessizce uyuyalım sonra.

Ve uyanalım.

Sonra söz istediğin herşeyi yaparız. sabahın 6 sında işe gitmek için uyanırız. sen kahveni hızlıca içerken ben saçlarımı toplamaya çalışırım. Düzgün bir at kuyruğuyla ve iş kıyafetlerimizle çıkarız kapıdan eğer istersen. O telaşın içine atarız kendi cesetlerimizi. Günün nasıl geçtiğini anlamayız. Aylar yıllar geçiririz böyle. 

Sen yeter ki sadece bir güncük kuralları yık benimle. lunaparka gidelim mesela. yada bakkaldan meyve suyu çalalım yaşlı sabri amca bakkalda uyuklarken. Çocukluğumuza geri dönelim. Kaçak trene binelim,ıslak hamburger yiyelim. 

Ne olur sanki bir günden.

Ama asla uyanmayacaksın o kabustan.
Uyansan bile açmayacaksın gözlerini.
Hep öyle gitsin isteyeceksin. 
Amy winehouse un ölümü için üzülmeyeceksin çünkü o senin için uyuşturucudan ölmüş olacak.Bir ülke dolusu hayranı olması seni enterese etmeyecek.
Bülent Ortaçgil senin için sadece aylaklık yapan bir şarkıcı olarak kalacak.
Okan bayülgen ile sistemi becermek istemeyeceksin. 
Öyle yaşayacaksın,
Öyle de öleceksin.


Sen hoşçakalma sevgilim.
Boşçakal.







24 Eylül 2011 Cumartesi

Me and İ.

Bir garip hissediyorum kendimi son günlerde. 
Değişen bir ruh halinden ziyade,değişen bir şey var içimdeki bende. 
Aynadaki beni hiç sevmiyorum artık. 
Göz rengi sürekli değişen,dudakları sürekli kırmızı ve anlamsız bakan bir çift göz. Saçlarımı sevmiyorum. 
Renk renk olmasını istiyorum. 
Morlar maviler pembeler. Pis emolar gibi değil he. Emolardan hiç hazzetmiyorum.
Gökkuşağı gibi. 
Eski yazılarımdaki ben değilmişim. Birinin rolüne bürünmeye çalışıyor gibiyim sanki. Şimdiki düşünce halimi daha çok seviyorum. 
Müzik anlayışım seviye atladı. 
Çizgilerim daha keskin. Ama görünüşüm çizgilerimi hiç yansıtmıyor. Dolabımın hepsini kapımızın önünde yakmaya niyetliyim. 
Odamdaki posterlere baktıkça daha bir heyecanlanıyorum.  
Ve seni çok özlemişim. İçimdekileri normal kağıtlara dökemiyorum. İyi ki varsın. 
Sık sık uğrarım artık. 
Kendine iyi bak. koskoca bir yazı geçirdik farkında mısın?



Sonbahar yapraklarına basmayı seviyorum. Bana teomanın İstanbulda sonbahar şarkısını hatırlatıyor yaprakların hışırtısı.